
Kambriyen döneminde aniden ortaya çıkan anatomik komplekslikler, canlıların DNA'sındaki genetik bilgi seviyesinde de bir patlama anlamına gelmektedir. Prekambriyen'de var olan tek hücreli bir ökaryot, bir çekirdek ve birçok organelle kendi içinde çok özelleşmiş, kompleks bir yapıdır. (Henüz bu yapıdaki komplekslik seviyesi dahi evrim teorisini çürütmeye yeterlidir Detaylı bilgi için bkz. Harun Yahya, Hayatın Gerçek Kökeni, Global Yayıncılık, İstanbul, 2000) Ancak yine de tek hücreli ökaryot, nihayet tek bir tip hücreyi temsil etmektedir. Trilobit veya yumuşakçada ise, sayısı düzinelerle ifade edilen özel dokular vardır ve bunlar özelleşmiş hücre tiplerinden meydana gelir. Kambriyen filumlarında ortaya çıkan bazı canlıların günümüzdeki örneklerine bakarak, bunların tipik olarak 40 ila 60 arasında değişen sayıda hücre tipi barındırdıklarını söylemek mümkündür. (Stephen C. Meyer, Paul A. Nelson, Paul Chien, "The Cambrian Explosion: Biology's Big Bang", http://www.discovery.org/articlefiles/pdfs/cambrian.pdf)
Yeni hücre tipleri ise birçok yeni ve özelleşmiş proteinin varlığını gerektirir. Örneğin bir bağırsağın yüzeyinde yer alan ve sindirim enzimi salgılayan bir hücre -minimum gereklilikler olarak- şeklini değiştirebilecek yapısal proteinlere, sindirim enziminin salgılanmasını kontrol eden düzenleyici enzimlere ve sindirim enziminin kendisine ihtiyaç duyar. (Stephen C. Meyer, Paul A. Nelson, Paul Chien, "The Cambrian Explosion: Biology's Big Bang", http://www.discovery.org/articlefiles/pdfs/cambrian.pdf) Yeni proteinler ise DNA'da kodlanmış yeni genetik bilgi gerektirirler. O halde hücre tiplerinin sayısında bir artış, özelleşmiş genetik bilgide önemli derecede artış anlamına gelmektedir. Bir organizmanın, sahip olmadığı bir proteini üretecek bir geni tesadüfen kazanması ise matematiksel olarak imkansızdır. Evrimci bir biyolog olan Frank Salisbury bu imkansızlıkla ilgili olarak şunları söyler:
Orta büyüklükteki bir protein molekülü, yaklaşık 300 amino asit içerir. Bunu kontrol eden DNA zincirinde ise, yaklaşık 1000 nükleotid bulunacaktır. Bir DNA zincirinde dört çeşit nükleotid bulunduğu hatırlanırsa, 1000 nükleotidlik bir dizi, 41000 farklı şekilde olabilecektir. Küçük bir logaritma hesabıyla bulunan bu rakam ise, aklın kavrama sınırının çok ötesindedir. (Frank B. Salisbury, "Doubts about the Modern Synthetic Theory of Evolution", American Biology Teacher, Eylül 1971, s. 336)
Moleküler biyologlar, tek hücreli bir organizmanın, yaşamının devamı için ihtiyaç duyduğu proteinleri üretebilmek için en az 300 ila 500 gen (yaklaşık 318.000 ila 562.000 nükleotid) taşıması gerektiğini tahmin etmektedirler. (Stephen C. Meyer, Paul A. Nelson, Paul Chien, "The Cambrian Explosion: Biology's Big Bang", http://www.discovery.org/articlefiles/pdfss/cambrian.pdf) Daha kompleks tek hücreliler, 1 milyon nükleotid gerektirirler. Ancak kompleks bir hayvanın yaşamını devam ettirmesi, bundan binlerce kez daha fazla miktarda kodlanmış talimat gerektirir. Örneğin bir meyve sineği olan Drosophilia melanogaster'in genomunda 120 milyon kadar nükleotid bulunmaktadır. Dolayısıyla tek hücreliden çok hücreliye geçiş, komplekslikte veya bilgi içeriğinde önemli miktarda artış gerektirir.
Örneğin kompleks bilgisayar yazılımları binlerce kişi tarafından yazılmış ve test edilmiş ürünlerdir. Çok hücrelilerdeki genomik komplekslik, insanoğlunun ürettiği herhangi bir yazılımdan çok daha komplekstir. Kuşkusuz en ileri teknolojilerle dahi üretilmesi mümkün olmayan bir yazılımın, günümüzden 530 milyon yıl kadar önce, Kambriyen canlılarının DNA'sında "aniden" belirmesi hiçbir tesadüfle açıklanamaz. Bunu iddia etmek, insanoğlunun ulaştığı en ileri bilgisayar teknlojilerinin bir hurdalığa isabet eden yıldırımla ortaya çıkabileceğini iddia etmek gibi olur. Yani "saçmalamak" anlamına gelir. Dolayısıyla Kambriyen canlılarının kökeni konusunda, tesadüf iddiasına ve amaçsız doğa olaylarına başvurmak tamamen akıl dışıdır.
Bir bilgisayar yazılımı, daima onu meydana getiren bilinçli bir sebebin yani bir bilgisayar mühendisinin varlığını gerektir. Kambriyen canlılarının en gelişmiş bilgisayar yazılımlarının dahi erişemediği kompleksliğinin de ancak üstün akıl sahibi bir Yaratıcı'nın varlığıyla açıklanabilir olduğu kesin bir gerçektir. Hiç şüphesiz Kambriyen canlılarının genomik kompleksliği tesadüflerle var olmamış, tüm bunları Allah yaratmıştır.