Sayfalar

17 Mart 2010 Çarşamba

İnsanın Dna'da Kayıtlı İnşa Planı


Bir evin inşasına başlamadan evvel, öncelikle söz konusu binanın mimari bir planı hazırlanır. Bu planın gerçekleştirilmesine başlanmadan önce ise inşaatta kullanılacak malzemelerin belirlenmesi ve temin edilmesi gerekir. Farklı boyutlarda ve biçimlerde tahtalar, çiviler, yalıtım malzemeleri, kiremitler, pencereler, kapılar, elektrik kabloları, borular ve daha pek çok malzeme, belli bir amaca yönelik hazırlanır. Bu malzemeler gelişigüzel kullanılmaz; aynı şekilde inşaatta çalışan işçiler de kendi karar ve isteklerine göre hareket etmezler. Aksine herşey belli bir plan doğrultusunda ve bir denetim altında gerçekleşir. İnşaat süresince işçilerin önce neyi yapacakları, hangi malzemeleri hangi sırayla ve hangi miktarda kullanacakları da bellidir. Örneğin duvarlar ve çatının inşasından evvel binanın temeli atılmalı, tesisat ve kablolama ise daha sonra yapılmalıdır. Tüm bu aşamalar kapsamlı bir planın parçalarıdır.

Şimdi yukarıda bahsettiğimiz kapsamlı planın gözle görülmeyen bir boyutta şifrelenerek saklandığını düşünelim.

İnsan vücudu bir yapıya benzetilecek olursa, vücudun en ince ayrıntısına kadar eksiksiz plan ve projesini de DNA molekülü teşkil eder. DNA inşa edilecek binanın hem malzemelerinin nasıl imal edileceği, nerelerde ne kadar kullanılacağı hem de binanın tamamının nasıl görüneceği ve nasıl hizmet vereceği gibi bütün teknik ayrıntılara sahiptir.

İnsanın anne karnındaki ve doğumundan sonraki gelişmelerinin hepsi önceden belirlenmiş bu program çerçevesinde düzenlenir.

Daha anne karnında yeni döllenmiş bir yumurta hücresi halinde iken, insanın ileride sahip olacağı bütün özelliklerini Allah belirlemiş ve "bir düzen içinde" DNA'sına yerleştirmiştir. Sahip olacağı göz rengi, kan grubu, yüz şekli, kemik yapısı gibi bütün özellikler dokuz ay öncesinden, yani daha tek bir hücre halindeyken kodlanmış bir planla bellidir.

Yumurta hücresi ilk döllendiği andan itibaren, büyüyen embriyo hücrelerini insan görünümüne sokan tüm biyokimyasal, fiziksel gelişmelerle ilgili olayların her biri DNA'daki projenin denetimi altında gerçekleşir. Prof. Phillip E. Johnson bu sistemdeki kusursuzluktan şöyle bahsetmektedir:

Döllenmiş yumurtadaki talimatlar, embriyonik gelişimi başlangıcından itibaren kontrol eder ve belli bir sonuca ulaşmasını sağlar. Bu "eksiksiz talimatlar kümesi" fizik ve kimyanın maddi işlemlerini kullanır, ama o işlemler tarafından üretilmiş değildir. Aynı şekilde, bir bilgisayardaki yazılım da bir kelime işletim dokümanı oluşturmak için doğal işlemleri kullanır, ama yazılımın akıllı bir fail tarafından yazılması gerekir. (Phillip E. Johnson, Evrim Duruşması, Gelenek Yayıncılık, İstanbul, Aralık 2003, çev: Orhan Düz, s. 111. )

Üstelik bir insanın inşa planı, malzemelerin üretimini, malzemelerin üretileceği tesislerin yapımını, enerji santrallerinin kurulmasını da kapsamaktadır. Dolayısıyla insan vücudundaki bu planın eş değeri bir benzetme yapmak gerçekte mümkün değildir. Çünkü hangi örnek üzerinden düşünürsek düşünelim, yine de hücredeki komplekslik yanında yetersiz kalacaktır. Gerald L. Schroeder bu kompleksliğin ayrıntılarında gizli olan olağanüstülüğe şöyle dikkat çekmektedir:

Hayatın oluşumunun hayranlık veren güzelliği ayrıntılarda gizlidir. İnsan bütün bu detayları görmezden geldiği zaman, sütün doğal olarak konteynırlardan geldiğini düşünebilir ve bunun, çimenler üzerinde parıldayan Güneş'le başlayan bir sürecin ürünü olduğunu hiç hesaba katmayabilir. Hamilelikteki aşamaların her biri, kompleks bir düzenliliğe sahip, bu süreç içerisine inşa edilmiş aklın ipuçlarıdır.(Gerald L. Schroeder, The Hidden Face of God, Free Press, New York, 2001, ss. 79-80. )

Hücrenin yapı taşlarını oluşturan cansız, şuursuz atomların plan yapması, proje belirlemesi, şifre yazması, şifre çözmesi, çok aşamalı tedbirler alması, bilginin korunması için sistem kurması ve bunun gibi diğer pek çok şeyi yapması mümkün değildir. Materyalist ve Darwinist dogmalardan bağımsız düşünebilen herkes, böylesine bir düzenin kendi kendine oluşamayacağını, aksine çok üstün bir aklın, eseri olduğunu takdir edecektir. Allah'ın dilemesiyle cansız topraktaki elementler, canlı bir insan inşa etmek üzere biraraya gelmekte ve kusursuz bir koordinasyonla kendilerine verilen görevi yerine getirmektedir.

Genetik Bilgiler Birleşiyor

Bir yumurtanın spermle döllenmesi, yeni bir insan hayatının ilk başlangıcıdır. Sperm ve yumurta hücreleri karşılaştıklarında, yüzeylerindeki moleküllerin karşılıklı olarak birbirlerine tam oturması sayesinde, biyolojik olarak birbirlerini tanırlar. Söz konusu moleküller birbirlerine kilitlenirler ve sperm hücreleri yumurtanın yumuşak kabuğuna bağlanır. Sperm hücreleri bunun ardından yumurtaya girmek için mücadele etmeye başlar.

Milyonlarca sperm arasından sonuçta sadece bir tanesi başarılı olur. Her birinin kendine ait genetik programı vardır ve bebeğin cinsiyeti de dahil olmak üzere, her bir sperm diğerlerinden birçok yönden farklıdır. Bebeğin cinsiyetini belirleyen genetik mesajı, babanın spermi taşıdığı için, hangi sperm diğerlerinden öne geçip yumurtaya girebilirse cinsiyeti o belirleyecektir. Başarılı olan sperm hücresinin, kuyruğu ve tüm parçalarıyla yumurtanın içine dahil olduğu ana da "döllenme" denilir.

Sperm ile yumurta birleştiklerinde oluşan bu yeni hücrede, insanın hayatının sonuna kadar her hücresinde şifresini taşıyacağı DNA molekülünün de ilk kopyası oluşmuş olur. Ünlü kimyager Prof. Wilder Smith yumurta hücresinde sergilenen mükemmelliği şöyle vurgulamaktadır:

İnsan spermi ve yumurtası içerisindeki çifte sarmal sistemi, insan vücudunun tümüyle sentezlenmesi için inşa talimatlarını şifrelenmiş halde bulundurur. Alfabe sistemimiz kullanılarak insanın genetik bilgisi kağıt üzerine yazılırsa, her biri 500 sayfadan meydana gelen 1.000 ciltlik eser meydana getirirler. Bu da toplamda 500.000 sayfa bilgi demektir. Daha doğrusu bir toplu iğne ucu kadar insan yumurtasında 500.000 sayfalık bilgi ve kimyasal talimat bulunmaktadır. Bilgi saklama ve geri çağırma teknolojisinde yumurta ve genel anlamda hücre, minyatür bir harikadır. (A. E. Wilder-Smith, The Natural Sciences: Know Nothing of Evolution, T. W. F. T. Publishers, ABD, s. 82.)

Bir sperm hücresinin, genetik bilgisini yumurta hücresine eklemesiyle beraber 1027 adet atom organize hale gelmektedir. (Gerald L. Schroeder, Tanrı'nın Saklı Yüzü, çev. Ahmet Ergenç, Gelenek Yayınları, İstanbul, 2003, s. 59.) Bu atomların olağanüstü bir düzenle birleşmesi sonucu, yeni doğacak bedenin gelişiminin bütün safhalarında gerekli olan tüm bilgiler de belirlenmiş olur. David S. Goodsell, Our Molecular Nature (Moleküler Doğamız) adlı kitabında genetik bilgilerin birleşimini şöyle tarif etmektedir:

Anne ve babada bu 46 şeritin yarısı bulunur, böylece hücrelerimizde birbirine benzer 23 şerit bulunmaktadır. Anne ve babadan gelen bilgilerin okunmasıyla, çocuklarda kalıtım yoluyla geçen karakter özellikleri zengin bir çeşitlilik meydana getirir... Örneğin anne babadan ikisi de tirozinaz (bir enzim) için gereken reçeteye sahip değilse, çocuk albino olacaktır. Burnun ve gözlerin şekli, vücut yapısı gibi diğer kişisel özellikler de, DNA üzerindeki farklı bölgelerin ortak hareketlerine bağlı olabilir ve anne babadan gelen özellikleri ustalıkla birleştirebilir. (David S. Goodsell, Our Molecular Nature, Springer-Verlag, New York, 1996, s. 37.)

Burada hayranlık verici olan, tüm canlılarda DNA üzerinde taşınan bilginin açık bir biçimde akıl içermesi ve yaratılış gerçeğini gözler önüne sermesidir. Ortaya çıkan yeni birey, tümüyle yeni bir genetik programa sahip olacaktır. Anne ve babadan gelen genetik bilgilerin birleşmesi tamamlandığı anda ise, yumurtanın bütünü birbirinin aynısı olan iki yeni hücreye bölünür.

İnsanın Yapı Taşı Olan Hücreler Oluşuyor

Bir yumurta ile bir spermin birleşmesiyle meydana gelen yapı, "zigot" adını alır ve tek bir hücreden ibarettir. "Embriyo", döllenmiş yumurta denilen ilk hücreden -zigottan- meydana gelir ve bir insan görünümü alması için, söz konusu ilk hücrenin çoğalması gereklidir. Hücre adeta yüksek bir şuurla, bir bilgisayar programı gibi bir program izleyerek bölünmeye başlar. DNA, zigot içerisinde kendisinin bir kopyasını çıkarır. Dolayısıyla hücrede DNA miktarı iki katına çıkmış olur. Bunun üzerine hücre derhal bölünmeye başlar. Bu DNA'lardan birisi bir hücreye giderken, diğer DNA ikinci hücreye aktarılır. Böylelikle hücre ikiye bölünmüş olur. Bölünmeler ta ki anne karnında bir bebeğin meydana gelmesine dek sürer. Bu işlem o kadar çok tekrarlanır ki, ilk hücrenin, embriyo haline gelene kadar trilyonlarca kez bölünmesi gerekir.

Embriyonun tamamının gelişimi, her bir hücrenin diğer hücrelerden aldığı ve onlara gönderdiği mesajlar yoluyla koordinasyon içinde gerçekleşir. Hücrelerin ortaklaşa bir uyum içinde çalışabilmesi, genetik talimatlar doğrultusunda aralarında sürekli moleküler bir diyalog olmasından kaynaklanır. Söz konusu talimatlar, bebeğin genetik programı içinde anne-babadan gelen hücrelerin birleştiği ilk gün oluşur. Bundan sonra hücre her bölündüğünde ve yeni iki hücre oluşturduğunda tüm genlerin tıpatıp aynı kopyası çıkartılır ve her yeni hücreye iletilir. Bu nedenle vücudumuzdaki her hücre kesinlikle aynı genlere sahiptir ve genetik programın tümünü barındırır. (Geraldine Lux Flanagan, Beginning Life, Dorling Kindersley, Londra, 1996, s. 42.)

Vücudumuzdaki tüm hücreler bulundukları yer farklı olsa da (örneğin böbrek, karaciğer ya da kol) aynı bilgiyi taşır. Fakat farklı hücre türleri, aynı bilgi bankasının farklı bölümlerini kullanır ve onlar doğrultusunda farklı görevler gerçekleştirirler. Tıpkı bilgisayarlarda olduğu gibi bilginin orijinali, ana işlem merkezinden -DNA üzerinden- taşınmaz. Bunun yerine kopyaları çıkartılır ve kopyalar gerekli yerlere taşınır.

İnsan hücreleri, yapısal olarak farklılık gösterirler. Örneğin karaciğer hücreleri, kas hücreleri ve sinir hücreleri farklı şekillerde olmalarının yanı sıra, aynı zamanda farklı proteinler üretirler ve çok farklı biyokimyasal işlevler gerçekleştirirler. Fakat hepsinde döllenmiş yumurtadan kalıtım yoluyla aldıkları tek bir çeşit DNA bulunmaktadır. Ama her hücre bu DNA'daki genetik bilginin farklı bölgelerini kullanır. Eğer hücreler aynı genetik bilginin farklı bölgelerini kullanmasalar ve tek tip hücre olarak çoğalsalardı, o zaman insan oluşmazdı. İnsan sadece kemik yığını veya sadece deri kütlesi gibi bir varlık olabilirdi.

Hücre Bölünmesi Devam Ediyor

Hücre bölünmesi sırasında, her yeni hücre daha önce bahsettiğimiz bütün kompleksliğe sahiptir: DNA, mRNA, tRNA, ribozomlar, proteinler, enzimler vs. Tüm bunlardan saniyede yaklaşık beş bin tane üretilmektedir. (Gerald L. Schroeder, Tanrı'nın Saklı Yüzü, çev. Ahmet Ergenç, Gelenek Yayınları, İstanbul, 2003, s. 118.) Prof. Gerald Shroeder'in deyimiyle "Hayatın mucizevi doğası ayrıntılarda gizlidir." (Gerald L. Schroeder, Tanrı'nın Saklı Yüzü, çev. Ahmet Ergenç, Gelenek Yayınları, İstanbul, 2003, s. 118.) Sekizinci haftaya gelindiğinde ise bütün temel kısımları belirginleşmiş olan embriyo, cenine dönüşür.(Gerald L. Schroeder, Tanrı'nın Saklı Yüzü, çev. Ahmet Ergenç, Gelenek Yayınları, İstanbul, 2003, s. 118.) Bilim yazarı Dr. Jerry Bergman hücre bölünmesi ile ilgili bir makalesinde şunları ifade etmektedir:

Hücrenin bölünmesi gerektiğinde DNA'nın tüm uzunluğu boyunca ayrılması, kopyalanması ve yeni hücre için tekrar paketlenmesi gerekir. Hiç kimse hücrelerin bu topolojik (köşeli olmayan şekillerin geometrisi) sorunu nasıl çözdüğünü bilmemektedir. (Nicholas Wade, "How Cells Unwind Tangled Skein of Life", The New York Times, October 21, 1997, Tuesday, s. F1.)

Hücrenin içinde her türlü sorun için, önceden düşünülmüş çözümler mevcuttur ve bunlar daha ilk hücrenin genetik bilgisinde kayıtlı bulunur. Şimdiye kadar anlattığımız örneklerden her biri, insanın kusursuz şekilde yaratıldığının apaçık delillerindendir.

Hücredeki şaşırtıcı olaylardan bir diğeri ise, genetik programın tamamının her an aktif durumda olmamasıdır. Normal olarak genetik bilginin tamamının kullanıma açık ya da kapalı olması beklenir. Ancak böyle bir durumda, her hücre yalnız kendi kopyasını üretir ve tek tip hücre yığını oluşurdu. Üretilen hücrelerin bu derece çeşitli olmalarının ve farklı görevlere sahip olmalarının nedeni, genlerin açılıp kapanma özelliklerinin olmasıdır.

Genler kimyasal dille yazılmış cümleler gibidir. Her hücre genlerinden sadece bir bölümünü açar ve genin açık olan kısmındaki bilgileri yansıtır. Bu durumda genlerin geri kalanı ise kapalı durumdadır. Genlerin açılıp kapanma süreci "gen düzenlenmesi" (gen regülasyonu) olarak ifade edilir.

İnsanın normal gelişiminde gen düzenlenmesinin çok önemli bir yeri vardır. Gelişim sırasında genlerin farklı bölgeleri açılır ve kapanır; böylece bir beyin hücresi bir karaciğer ya da kas hücresinden farklı görünür ve farklı işlev görür. Hücrenin çeşidi daha evvel de ifade ettiğimiz gibi, ürettiği proteinlerin cinslerine ve miktarına göre belirlenir. Ürettiği proteinler yoluyla, hücre karaciğer ya da mide, deri veya kas hücresi olarak tanımlanır. Hücrelere hangi proteinleri üreteceklerini bildiren ise yine genlerdir. Bu üretim belli genlerin "açık" belli genlerin de "kapalı" konumda olmaları sonucunda gerçekleşir. Örneğin karaciğer hücreleri deri hücrelerinden farklı gen setlerini açarak, her hücrenin farklı proteinler üretmesini ve farklı fonksiyonlara sahip olmalarını sağlarlar.

Genler vücuttaki hücrelere hangi proteinleri yapacaklarını söyledikleri için, genler olmadan bir hücre, sadece kısa bir süre için yaşayabilir. Çünkü bir hücrenin ne yapması -hangi proteinleri üretmesi gerektiği- konusunda talimatlara ihtiyacı vardır. Yoksa taze proteinler, kısa bir zaman içerisinde biter ve hücre yaşamsal faaliyetlerini gerçekleştirmediği için ölür. Örneğin genler hücrelere belli zamanlarda kanın pıhtılaşmasını sağlayan özel proteinler yapmasını söylerler. Hatalı genler ise bunu başaramazlar, bu nedenle kanın pıhtılaşma mekanizması bozukluğu olan hemofili hastalığı görülür.

İnsan vücudunun, bazı proteinleri ömrü boyunca, bazılarını da sadece ihtiyaç olan zamanlarda üretmesi gerekir. Bu yüzden bütün genler, bir hücrenin doğru miktarda proteini, tam ihtiyacı olan zamanda üretmesini sağlayacak şekilde düzenlenirler. Örneğin gelişen embriyodaki birçok protein çok kısa süre için gereklidir. Belli bir hücre tarafından üretilen proteinler ise, embriyonun neresinde olduğuna, embriyonun yaşına ve kendi genlerinden ve diğer hücrelerden aldığı talimatlara bağlıdır. Ancak bilim adamları hücrenin, elindeki planın hangi bölümünü ne zaman devre dışı bırakması gerektiğini nereden bildiğini cevaplayamamışlardır. Bazı genler, yani her özelliğe ve organa ait dosyalar, tam gerektiği anda ve doğru zamanda engellenirken, kimileri üzerindeki kilitlerin nasıl olup kalktığı, baskıcı genler ile baskıyı ortadan kaldıran genleri harekete geçiren komutları kimin verdiği, bilim adamlarına göre tamamen karanlıkta, cevap bekleyen sorulardır.

Bilimsel literatürde düzenlenme (regulation) olarak geçen bir kavramın, tesadüfen gerçekleşen bir süreç olduğunu iddia etmek kuşkusuz bilimsellikle bağdaşmayan bir durumdur. Burada da aynı gerçekle karşı karşıya kalırız: Ortada muhteşem bir plan ve akıl vardır; tüm bu planın ve olağanüstü sistemin sahibi Allah'tır.

Hücrelerin bir yandan da birbirleri ile iletişim kurmaları, gruplaşmaları ve ortaklaşa çalışmaları neticesinde minyatür bir insan oluşmaya başlar. Embriyonun tam bir vücuda sahip olması için üç hafta daha gereklidir. Yirmi dördüncü gündeyken, embriyonun henüz kolları görünmez, fakat iki gün içerisinde, yirmi altıncı güne gelindiğinde vücudun her iki yanında kollar tomurcuk halinde belirir. Kırk sekiz saat içerisinde, kolların üst ve alt kısımlarının sınırları belirlenir. Birkaç gün sonra ise bacaklar belirmeye başlar. Sonraki ay bacaklar uzamıştır; artık el ve ayak parmakları gelişir. (Geraldine Lux Flanagan, Beginning Life, Dorling Kindersley, Londra, 1996, s. 43.)

Bizim sadece seyircisi olabildiğimiz tüm bu aşamalar, DNA'daki inşa planının birer parçasıdır. Herşey son derece kontrollü, hiçbir karmaşa olmadan gerçekleşir. Elbette ki böylesine kusursuz bir düzenin olduğu bir ortamda, tesadüflerden bahsetmek akılcılıkla bağdaşmaz. Üstelik canlıların tesadüfi etkilerle şekillendiğini öne süren, Darwinist bilim adamlarının kendileri de, insanın oluşumunu açıklarken, şaşırtıcı bir düzenden, alınmış bir dizi tedbirden, akılcı hareketlerden, ekonomik ve verimli sistemlerden, iş birliği ve uyumdan bahsederler. Ancak buradaki çelişki açıktır; tesadüften bahsedilen bir yerde, yalnızca karmaşa, düzensizlik ve uyumsuzluk olacaktır.