
Genom bir hücrenin ya da bir canlının sahip olduğu genetik bilgilerin bütününe verilen isimdir. İnsan vücudundaki yaklaşık 100 trilyon hücrenin her birinde, eksiksiz yer alan DNA molekülündeki genetik bilginin analizini yapmak için, yaklaşık 20 laboratuvarda, yüzlerce bilim adamı, 10 yıldan fazla çalışmışlardır. "İnsan Genomu Projesi" adı verilen ve 16 kurumdan oluşan uluslararası bir heyet yönetiminde yürütülen projenin amacı, insan hücresindeki genetik bilgilerin tümünü tanımlamak ve DNA'nın genetik dilde yazılmış tüm metnini okumaktı. Bu uluslararası projenin parçası olarak biyologlar, kimyagerler, mühendisler, bilgisayar bilimcileri, matematikçiler ve daha pek çok dalda uzman bilim adamı, insanın fiziksel özelliklerini belirleyen bir biyolojik harita ortaya çıkarmak için çalıştılar. Tüm bu çabalara rağmen DNA dizilimini kaydetme teknolojisi halen çok yavaştır ve tek bir insan kromozomundaki DNA'nın dizilimini kaydetmek dahi, maliyeti çok yüksek bir işlemdir. Öyle ki, İnsan Genomu Projesi için harcanan miktar, yaklaşık 2.7 milyar dolar tutmuştur.(http://www.genome.gov/11006943) Bu miktar, insanın Ay'a gidip gelmesi için harcanan paradan daha fazladır.
İnsan DNA'sının diziliminin taslağı 2000 yılında tamamlanmıştır. Ancak projenin son halini bulması, hataların düzeltilmesi ve boşlukların tamamlanması 2003 Nisanı'nda mümkün olmuştur. 13 yıl boyunca sürdürülen İnsan Genomu Projesi'ni, Milli İnsan Genomu Projesi Araştırma Enstitüsü, ABD Enerji Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı koordine etmiştir. İnsan Genomu Projesi'nin amaçlarından bazıları şu şekilde özetlenebilir:
* İnsan genomunda bulunan yaklaşık 30.000 geni belirlemek ve insanın gen haritasını çıkarmak.
* DNA'yı oluşturan yaklaşık 3 milyar baz çiftinin dizilimini belirlemek.
* Elde edilen bilgiyi araştırmalar için kullanılmak üzere veri bankalarında saklamak.
* Elde edilen verinin analiz edilmesi için yöntem ve araç geliştirmek.
* Genler ve işlevleri arasındaki bağlantıların bulunması.
* Genlerin kromozomlarda nasıl bir bütün halinde çalıştıklarının tesbiti.
* Genetik hastalıkların temeli ve sebeplerinin belirlenmesi.
Projede kullanılan "gen haritası" tekniği, genlerin kromozomlar üzerinde bulunduğu yerlerin gösterilmesidir. Böylece insan genomunun anatomisi ortaya çıkarılmaktadır. Pek çok genin ve diğer genetik işaretleyicilerin, birbirlerine göre bir kromozom boyunca diziliş sırasının haritalanmasıyla, tüm genom haritasını çıkarmak mümkündür. Genetik haritalama, genomun matematiksel analizi olarak da bilinir ve genlerin kromozomlar üzerindeki konumlarının bulunmasında bir dizi karmaşık istatistiksel analizler kullanılır. Bu haritalama, asıl olarak insan vücudu fonksiyonlarının bilinmesi için gereklidir. Böylece İnsan Genomu Projesi'nin en önemli amaçlarından biri olan genetik hastalıkların temeli ve sebepleri belirlenebilecektir. Bu projeden elde edilen verilerle, 4.000 kadar DNA kaynaklı hastalığın tanınabileceği, böylece yakın gelecekte risk içeren genetik hastalıklara yönelik özel ilaçlar üretilerek, gen tedavisinin mümkün olacağı tahmin edilmektedir.
Genlerin Büyüklükleri Komplekslik Ölçüsü Değildir
İnsan genomunun büyüklüğü kolaylıkla yanlış yorumlanabilmektedir. İnsanların sinekten 25 kat daha fazla DNA'ya sahip olmasının nedeni, insanların çok daha büyük ve kompleks olması değildir. Çünkü genetik bilginin miktarının biyolojik açıdan kompleks olmakla bir ilişkisi bulunmamaktadır. Örneğin tek hücreli Paramecium caudatum 8,6 milyar nükleotide sahiptir. Bu insan genomunun iki katından fazla bir sayıdır. Bilinen en geniş genetik bilgiye ise 670 milyar nükleotid ile tek hücreli Amoeba dubia sahiptir. (W.-H. Li, D. Graur, Fundamentals of Molecular Evolution, Sinauer Associates, Inc., Sunderland, 1991, s. 209.)
İnsan Genomu Projesi'nde çalışan bilim adamları, genlerin fonksiyonlarının ve aralarındaki ilişkilerin anlaşılması aşamasının daha başında olduklarını belirtmektedirler. Çünkü ortaya çıkan sonuçlar hiç de tahmin edildiği gibi çıkmamıştır. Örneğin bir farede veya buğdayda bile, insandan daha uzun DNA bulunmaktadır. Bu da, DNA'nın uzun olması ile organizmanın kompleks olması arasında her zaman doğru orantı olmadığını göstermektedir. Bu konuya biyofizikçi Dr. Lee Spetner şöyle değinmektedir:
Bazı organizmaların kromozomları, diğerlerinin kromozomlarındakinden daha fazla DNA'ya sahiptir. Organ kompleksliğini ölçmek için, genomdaki DNA miktarının iyi bir yöntem olduğunu düşünebilirsiniz, fakat bu tamamen doğru değildir. İnsanlar bazı böceklerden 30 kat daha fazla DNA'ya sahip olmalarına rağmen, insanlardaki DNA'nın iki katından daha fazlasına sahip olan böcekler vardır. DNA miktarı kompleksliği ölçmek için güvenilir bir yol değildir. (Lee Spetner, Not By Chance, Shattering the Modern Theory of Evolution, The Judaica Press Inc., 1997, s. 28. )
Diğer taraftan insanın gen sayısı konusundaki önceki tespitlerin de hatalı olduğu ortaya çıkmıştır. Çalışmanın başlangıcında bilim adamları insanda 50.000 ile 140.000 arasında gen bulunacağını tahmin etmelerine rağmen, yapılan son çalışmalarda sadece 25.000 ile 30.000 civarında gen tespit edilmiştir. Bu durum, bilim çevrelerini oldukça şaşırtmıştır. İnsan Genomu Projesini yöneten Francis S. Collins bu durumu şöyle anlatmaktadır:
İnsanların beklenenden daha az geni olduğu anlaşıldı. Burada genden söz ederken, belirli bir proteini şifreleyen belirli bir DNA diziliminden söz ediyorum. Elbette protein oluşturmayan RNA dizilimleri de vardır. Fakat bu tanıma göre, yalnız çok şaşırtıcı biçimde 30.000 kadar insan geni olduğu anlaşıldı. Halbuki son on beş yıldır, 100.000 genden söz ediyorduk ve ders kitaplarında da böyle yazıyordu. Bu herkes için bir tür şok oldu. Hatta bazı kişiler bundan fazlasıyla etkilendi ve sıkıntıya düştüler. Çünkü insandan önce daha basit canlıların genleri de sayılmıştı ve örneğin bir tür solucanın 19.000, yabani otun 25.000 geni vardı ve biz yalnız 30.000 gene sahiptik. Daha da kötüsü, pirinç bitkisinin genetik şifresi çözüldüğünde, 55.000 geni bulunduğu anlaşıldı. Bu ne anlama geliyordu? İnsana ve pirinç bitkisine bakan birisi, elbette insanın biyolojik olarak daha kompleks olduğunu söyleyecektir. Bu konuda şüphe olduğunu sanmıyorum. Öyleyse tek dayanak gen sayısı olmamalı. Öyleyse neler olup bitiyordu? (Francis S. Collins, "Faith and the Human Genome Project", Perspectives on Science and Christian Faith, cilt. 55, no. 3, Eylül 2003, s. 146.; http://www.asa3.org/ASA/PSCF/2003/PSCF9-03Collins.pdf )
Buradaki sıkıntı şundan kaynaklanmaktadır. Darwinist bilim adamları iddialarını insanın daha kompleks bir canlı olduğu, dolayısıyla gen sayılarının da daha fazla olduğu mantığı üzerine kuruyorlardı. Maya hücresinde 6.000, meyve sineğinde 13.000, bir tür solucanda 18.000, bir tür bitkide 26.000 gen bulunmasına karşılık, insan hücresinde, çok daha kompleks olması nedeniyle, daha fazla sayıda gen olması bekleniyordu. Ancak İnsan Genomu Projesi, dogmatik bir mantık olan organizmanın kompleksleştikçe, DNA ve gen sayısının çoğalması beklentisini boşa çıkarmıştır.
Ne gen sayıları ne de DNA büyüklükleri, evrimcilerin öne sürdüğü gibi bir "evrim zinciri" göstermemektedirler. Ancak evrimciler gerçekte kendi aleyhlerinde olan bu son gelişmeyi, çarpıtmaya ve "evrim" delili gibi göstermeye çalışmaktadırlar. Bazı basın kuruluşları ise, hem konu hakkındaki yetersiz bilgileri hem de ön yargılı yaklaşımları nedeniyle, İnsan Genomu Projesi'nin "evrime kanıt" sağladığını zannetmekte ya da öyle göstermeye çalışmaktadırlar. Ancak projeden elde edilen bilimsel bulgular, Darwinizm'e diğer bilim dallarında olduğu gibi genetik alanında da tüm kapıları kapamıştır.