
Kambriyen dönemi, kayalıklarında birbirinden çok farklı ve kompleks yapıda çok hücreli organizmalar barındıran en eski jeolojik dönemdir. Bu döneme ait kayalıklar ilk olarak 1835 yılında İngiliz jeolog Adam Sedgwick tarafından Kuzey Galler'de bulunmuştur. Sedgwick, dönemi, Galler'in Latincedeki ismi olan Cambria'dan esinlenerek isimlendirmiştir. Uluslararası Global Stratigrafi Alt Komisyonu'nun 2002 yılında yayınladığı tarihlere göre, Kambriyen döneminin günümüzden 545 milyon yıl önce başlayıp 490 milyon yıl kadar önce sona erdiği kabul edilmektedir. Erken Kambriyen (542-513 milyon yıl önce), Orta Kambriyen (513-501 milyon yıl önce) ve Geç Kambriyen (501-490 milyon yıl önce) olarak üç alt döneme ayrılmaktadır. (http://www.palaeos.com/Paleozoic/ Cambrian/Cambrian.htm)
Dönemi doğa tarihi açısından önemli kılan en büyük olay, "Kambriyen patlaması"dır. Bu, Kambriyen öncesi dönemden Kambriyen dönemine geçişte (Erken Kambriyen'de) yaşanan bir patlamadır ve hiçbir ataları olmayan kompleks organizmaların dünya çapında son derece ani bir şekilde ortaya çıkmasını ifade etmektedir. Biyolojik çeşitlilik ve komplekslik açısından Kambriyen öncesi dönemle Kambriyen dönemi arasında öylesine büyük bir farklılık vardır ki, bu olay, canlıların bu ani varoluşunu ifade etmek için bir "patlama" olarak isimlendirilmiştir. Evrimci yazar Richard Monestarsky, literatürde "biyolojik Big Bang" olarak da anılan bu olayı şu sözlerle tarif etmektedir:
Hayvanlar, Kambriyen dönemi 544 milyon yıl önce başlamadan evvel, kısıtlı hareket sağlayan, oldukça basit bedenlere sahipti. Kambriyen öncesi dönemin kapanışındaki hayvanat bahçesi, denizanaları ve mercanla bağlantılı ve nispeten sıradan, bir dizi canlı sergiliyordu; bunlar arasında en ilgi çekici denebilecekler, deniz tabanında kayarak ilerleme yetenekleriyle diğerlerinden ayrılan solucan benzeri hayvanlardı.
Ancak Kambriyen döneminin başında, yaşam aniden komplekse doğru bir yön aldı. Jeolojik olarak tek bir 'an'ı temsil eden birkaç milyon yıllık jeolojik zaman dilimi içinde, gelişmiş beden yapılarına sahip canlılar denizleri doldurdu. Kambriyen patlaması adı verilen bu biyolojik patlama, ilk iskelet ve sert kabukları, antenleri, bacakları, eklem ve çeneleri üretti. (Richard Monastersky, "The first monsters: long before sharks, Anomalocaris ruled the seas - oldest known large predators", Science News, 27 Ağustos1994 )
Kambriyen patlaması, günümüzde var olan 35 filumu içine alan yaklaşık 50 ayrı filumun aniden ortaya çıktığı bir "Big Bang"dir. Bu, son derece önemli bir bilgidir. Çünkü verilen bu bilgi, günümüz canlılarının tüm özelliklerinin hatta soyu tükenmiş daha fazlasının ilk olarak ve oldukça ani bir biçimde, bundan yaklaşık 530 milyon yıl önce ortaya çıktığını ifade eder. Kambriyen döneminden sonrasına ait 14 küçük filumun daha ortaya çıktığı iddia edilmiş, ancak bunlar da sahip oldukları özellikler dikkate alınarak günümüzde var olan 35 filuma dahil edilmiştir. Bunun anlamı şudur: Önceki sayfalarda da belirttiğimiz gibi, Darwinist beklentilerin tam aksine, Kambriyen'den bu yana filum gibi yüksek kategorilerin sayısında artış olmamış, hatta bir kısım filumların soyunun tükenmesiyle bunların sayısında azalma olmuştur. Dolayısıyla Kambriyen devri, filumları belirleyen temel yapılar anlamında günümüze oranla daha komplekstir.
Bilim adamlarının karşı karşıya kaldığı bu sonuç, gerçek anlamda şaşırtıcıdır. Çünkü önceki satırlarda detaylarını anlattığımız gibi, Kambriyen'den biraz öncesinde, yumuşak dokulardan oluşan canlılar yaşamıştır. Bu dönemde canlıların oluşturduğu filum sayısı sadece 3'tür. Biraz daha geriye gittiğimizde ise, yeryüzü üzerinde tek hücreli varlıklardan başka bir şey yoktur. Ancak Kambriyen dönemi, tüm kompleks anatomileriyle, var olan tüm filumları belirleyen mükemmel iç ve dış yapılarıyla yepyeni canlıların aniden belirdiği bir dönemdir.
Science dergisinde yayınlanan 2002 tarihli bir makalede Kambriyen patlaması şu şekilde tanıtılır:
Fosil kayıtlarına göre yeryüzünde yaşam 3.5 milyar yıl önce küçük fotosentetik bakterilerle başladı. 3 milyar yıla yakın süre gezegen, bakteri, plankton ve mikroskobik deniz bitkilerinden daha büyük bir canlıya sahip değildi. Sonra birdenbire, 540 milyon yıl kadar önce, okyanusun karanlık derinliklerinde, çok zengin bir hayvanlar topluluğu var oldu. Uzun dikenli solucanlardan ağızları için yakalama kancaları bulunan beş gözlü yaratıklara kadar, 10 milyon yıllık bir süre için okyanus zeminini tamamen değiştirdiler. Bunlar hayvanların bilinen tüm büyük gruplarının ilk temsilcileriydiler ve hatta bazıları sonradan yok olacak daha başka gruplara dahildiler. (Richard A. Kerr, "A Trigger for the Cambrian Explosion?", Science, 298, 22 Kasım 2002, 1547)
Evrimci Ernst Mayr ise, This Is Biology kitabında bu büyük olayı şu şekilde anlatmıştır:
Yaşamın tarihinde, içte bir uyumun gerçek varlığını gösteren pek çok fenomen vardır. Prekambriyen'in sonunda ve Kambriyen'in başında birbirinden farklı yapıların aniden ortaya çıkışı nasıl açıklanabilir? Tamamlanmamış fosil kayıtlarında bile, şu anda var olan 30 ya da daha fazla filumla karşılaştırılınca o dönemdeki 60 ila 80 arası morfotipler ayırt edilebilir. (...) Deneysel olarak, bazıları başarılı olamamış ve nesli tükenmiş olan çok sayıdaki yeni türlerin, modern chordata, echinoderm, arthropod ve daha pek çok canlıyı temsil ettiği ve bunların her geçen gün daha da sabit hale geldiği deneysel olarak söylenebilir. Erken Paleozoikten beri, yeni tek bir büyük vücut planının meydana geldiği görülmemiştir. Sanki orada bulunanlar orada oldukları gibi 'katılaşmış', yani birbiriyle bağlantılı sabit bir iç yapı kazanmışlardır. (Ernst Mayr, This is Biology "The Science of the Living World", The Belknap Press of Harvard University Press, 1997, s. 196)
Kambriyen döneminde ortaya çıkan yeni türlerin temel anatomik dizaynlar çerçevesinde, çeşitlilik ortaya koymaları gerçeğini, Stephen Jay Gould şu şekilde tarif etmiştir:
Anatomik çeşitliliğin boyutları, çok hücreli hayvanların ilk çeşitliliğinden hemen sonra maksimuma ulaştı. Yaşamın sonraki tarihi, genişlemeyle değil, elemeyle devam etti. Yeryüzü şu anda daha önceleri olduğundan daha fazla tür barındırıyor olabilir ama bunların çoğu birkaç temel anatomik tasarım üzerindeki tekrarlamalardır. (Taksonomistler yarım milyondan fazla kınkanatlı türü tanımlamışlardır ama bunların neredeyse tamamı tek bir temel planın çok az değişmiş fotokopileridir.) Aslında türlerin sayısının zaman içindeki muhtemel artışı bilmece ve paradoksun altını çizmektedir. Burgess denizleriyle karşılaştırıldığında günümüz okyanusları çok daha az sayıda anatomik plan üzerine kurulu çok daha fazla sayıda tür barındırmaktadır. (Stephen Jay Gould, Wonderful Life: The Burgess Shale and the Nature of History, Penguin: Londra, 1991, s. 46-47)
Burada Stephen Jay Gould'un bahsini ettiği "eleme" Kambriyen devrinde aniden filumların ortaya çıkması ve bu filumların sayısının zamanla azalmasıdır ki bu, evrim teorisinin, sayısı zamanla artan türlerin filumların da sayısını artıracağı iddiası ile tamamen tezat oluşturmaktadır.
Bu konuyu şöyle bir örnekle açıklayabiliriz: Kara, hava ve deniz taşıtları, insanların ulaşım için kullandığı araçların ana kategorilerini oluşturur. Otomobil, traktör, planör, bot vs. ise bunlar içindeki daha alt kategorilerdir. Bu alt kategorilerin çeşit ve sayısı zaman içinde artmıştır. Ancak bu artış karşısında kara, hava ve deniz taşıtları şeklindeki 3 ana kategorinin sayısı yine de sabit kalmıştır.
Birbirinden oldukça farklı özelliklere sahip salyangozlar, trilobitler, süngerler, solucanlar, denizanaları, denizyıldızları, yüzücü kabuklular, denizzambakları 530 milyon yıl öncesine ait fosil kayıtlarında bedenlerinin büyük bir bölümünün izlerini bırakmışlardır. Bu izler o kadar belirgin ve mükemmeldirler ki, canlıların iç organlarına hatta dolaşım sistemlerine ait kalıntılar olduğu gibi durmakta, yumuşak dokular, canlının yaşam sistemlerini açıkça ortaya çıkaracak şekilde görülebilmektedir. İlginç olan, bu tabakadaki canlıların çoğunda, günümüz canlılarından neredeyse hiçbir farkı olmayan göz, solungaç, dolaşım ve boşaltım sistemi gibi yapıların, ileri fizyolojik özelliklerin bulunmasıdır. Kambriyen kayalıklarında bulunan bu fosiller güçlü iskeletlere, kaslara, yiyeceklerini depo edebilecekleri bölmelere, kabuklara ve yiyeceklerini kesebilecek sert organlara sahip son derece kompleks canlılardır. (Stephen Jay Gould, The Book of Life: The Burgess Shale and the Nature of History, W. W. Norton & Company Inc., 2001, s. 51) Science News dergisinin yazarlarından Earth Sciences dergisinin editörü, evrimci Richard Monestarsky, konuyla ilgili olarak şunları söylemektedir:
Yarım milyar yıl önce... Bugün görmekte olduğumuz oldukça kompleks hayvan formları aniden ortaya çıkmışlardır. Bu an, 550 milyon yıl önce, Kambriyen devrin tam başına rastlar ki, denizlerin ve yeryüzünün ilk kompleks yaratıklarla dolması bu patlamayla başlamıştır. Günümüzde Dünya'nın her yanına yayılmış olan omurgasız takımları erken Kambriyen devrinde zaten vardır ve yine bugün olduğu gibi birbirlerinden çok farklıdırlar. (Richard Monestarsky, "Mysteries of the Orient", Discover, Nisan 1993, s. 40 )
Darwinizm'in en ateşli savunucularından İngiliz biyolog Richard Dawkins ise, Kambriyen gerçeğini şu şekilde ifade etmek zorunda kalmıştır:
...Kambriyen katmanları, başlıca omurgasız gruplarının çoğunu bulduğumuz en eski katmanlardır. Bunlar, ilk olarak ortaya çıktıkları halleriyle, oldukça evrimleşmiş bir şekildeler. Sanki hiçbir evrim tarihine sahip olmadan, o halde, orada meydana gelmiş gibiler. (http://bevets.com/equotesd2.htm - Richard Dawkins, The Blind Watchmaker, London, W. W. Norton, 1986, s. 229)
Kambriyen kayalıkları, hayvanlar aleminin temel vücut planının üçte ikilik bir kısmını sergilemektedir. Ancak bu vücut planları o kadar belirgindir ki, omurgasız canlıların mineralleşmiş iskeletleri büyük ölçüde korunmuştur. Arthropod alt filumuna dahil edilen trilobitler, birazdan detaylarını inceleyeceğimiz son derece kompleks canlılardır.
Kabuklu canlılar, sert dokularından dolayı kuşkusuz fosil kayıtlarında daha çok iz bırakırlar. Ancak, Kambriyen canlılarının çok fazla sayıda bulunduğu hem Kanada'daki Burges Shale fosil yataklarında hem de Çin'deki Chengjiang faunasında, sert dokuların yanı sıra mükemmel şekilde korunmuş yumuşak dokuların kalıntıları da bulunmuştur. Hatta Chengjiang'daki fosiller, sadece yumuşak dokulardan oluşan canlıların izlerini bile olduğu gibi sergilemektedir. Chengjiang'da oldukça büyük öneme sahip organlardan göz, bağırsak, mide, sindirim organları, deri, pul, ağız ve sinir sistemi gibi bölgeleri detaylı incelemek mümkün olmuştur.
Kambriyen devri, evrimsel bir geçmiş için delil ve zamana ihtiyaç duyan evrimciler için, son derece yıkıcı bir sonuç getirmiştir. Bu çarpıcı gerçek, kendilerinin de açıkça kabul etmek zorunda kaldıkları gibi evrim teorisinin aleyhinde büyük bir meydan okumadır. Canlılar evrimleşmemiş, yaratılmışlardır. Kambriyen dönemine ait canlılar incelendikçe, evrimin, yaşanmış bir süreç değil, sadece bir aldatmaca olduğu çok açık olarak ortaya çıkmaktadır.