
Milyarlarca yıl boyunca ıssız ve sessiz bir şekilde varlığını sürdürmüş bir yeryüzü... Etrafta yürüyen, avlanan, ses çıkaran, besin tüketen hiçbir canlı yoktu. Var olanlar sadece bakteriler ve diğer tek hücrelilerdi. Mikroorganizmalarla geçen milyonlarca yılın ardından bu defa yumuşak bedenli, birden fazla hücreden oluşmuş küçük canlılar devreye girdi. Tek hücreli mikroorganizmalar ve çok hücreli yumuşakçalar... Sonra aniden yeryüzünde bir hareketlilik baş gösterdi. Yeryüzünün büyük bir kısmı, birbirinden tamamen farklı ve günümüzdekilere benzer komplekslikte özellikler gösteren deniz canlılarıyla dolup taşmış durumdaydı. Yeryüzünde yürüyen, avlanan, gören, hisseden, bir sosyal hayatları ve yaşama şekilleri olan canlılar hüküm sürmekteydi. Öyle ki, bu canlılardan hiçbiri diğerinin özelliklerini taşımayacak kadar farklıydı. Bu öylesine büyük bir farklılıktı ki, bir canlı, diğeriyle kategorize edilemeyecek kadar büyük bir değişiklik göstermekteydi.
Tüm bu çeşitliliğin ortaya çıkışı sadece 5 milyon yıl sürmüştü. Ardından bir kısmı yok oldular. Sahip oldukları tüm özellikleri yaşadıkları denizlerin diplerinde bırakarak...
Bir canlının tüm özelliklerinin taş zemin üzerinde kalabilmesi, Allah'ın yarattığı çok büyük bir mucizedir. Ölümünün ardından çürüyüp gitmesi, toprağa karışıp yok olması gereken bir canlı, kimi zaman, sahip olduğu dokungaçlara, sindirim sisteminden sinir uzantılarına kadar tüm detayları ardında bırakmıştır. Varlığının tüm delilleri milyonlarca yıllık kayalar üzerinde sergilenmektedir
Marella
Walcott tarafından dantelli yengeç olarak adlandırılan Marella, Burgess Shale fosilleri arasında en fazla bulunanlardandır. Sadece Walcott Quarry'de (Walcott'un isminin verildiği fosil alanı) 15.000 Marella örneği toplanmıştır. Marella, üç boyutlu olarak neredeyse tüm özellikleri ile bilinmektedir. Marella'nın ilginç kafa kısmı, dışarıya doğru kıvrılan iki uzantıya sahiptir. Bu uzantılar canlının bütün vücudu boyunca uzanacak büyüklüktedir. İki çift anteni vardır. Bunlardan bir tanesi küçük parçalardan oluşmuş birer uzantıdır. Diğeri ise, çalı şeklinde incelen uçlara sahiptir. Marella'nın vücudu gittikçe küçülen halkalar şeklinde parçalardan oluşur ve bu parçaların her birinden bir çift ayak uzanmaktadır. Küçük organik maddeler ve küçük canlılarla beslendiği sanılan bu canlının antenleri muhtemelen suyun yüzeyindeki bu küçük parçacıkları toplamak içindir. Bacakların dış kısmındaki tüylü uzantılar ise, solunum için kullanılmaktadır. (Derek E. G. Briggs, Douglas H. Erwin, Frederick J. Collier, The Fossils of the Burgess Shale, 1994, Smithsonian Books, s. 142-143)
Canadaspis
Canadaspis, neredeyse sahip olduğu tüm özelliklerle birlikte korunmuş bir fosildir. Canlının, iki tarafından adeta menteşe ile tutturulmuş gibi duran, iki havalandırma kapakçığı bulunmaktadır. Karın kısmı ve gırtlak bölgesi olduğu gibi görünmektedir. Mide bağırsak sistemi de oldukça belirgindir. Canadaspis'in bacakları iki bölüme ayrılmıştır. İç bölüm, parçalar halindedir ve yürümek için kullanılmaktadır. Burada bulunan ayakların uç kısımları küçük kıskaçlar şeklinde kıvrılmaktadır. Kanata benzer diğer dış bölüm ise, karnın bulunduğu bölgedeki havalandırma kapakçıklarının oradan dışarıya doğru çıkmış durumdadır. Bu kanatsı çıkıntılar, yüzmek ve aynı zamanda da oksijen solunumu yapmak için kullanılmaktadır. Ayakların, küçük organik parçacıkları bulabilmek amacıyla toprağı kazmak için kullanıldığı düşünülmektedir. (Derek E. G. Briggs, Douglas H. Erwin, Frederick J. Collier, The Fossils of the Burgess Shale, 1994, Smithsonian Books, s. 145-147)
Hallucigenia
Sahip olduğu dikenler nedeniyle bu canlı, Burgess Shale fosillerinin en ilginçlerinden biridir. Hallucigenia'nın gövdesinin çeşitli kısımlarında, tüycüklerden oluşan uzantılar bulunmaktadır. Bundan farklı olarak canlı, dip kısımlarında yuvarlak kabartılar bulunan dikenlere sahiptir. Canlının sahip olduğu tüm uzantılar, mideye dar bir boru ile bağlanmaktadır. Bu borular, gövde boyunca ilerlemektedir. Son derece kompleks bir yapıya sahip Hallucigenia, Kambriyen canlılarının günümüz canlılarından ne kadar farklı olduğunu gösteren en belirgin örneklerdendir.
Çin'de bulunan Hallucigenia örnekleri ise, bu canlının yeni ve çok daha ilginç özelliklerinin bulunmasına neden olmuştur. Burada bulunan Hallucigenia fosilleri, zırhlı loblar içermektedirler. Hallucigenia, yukarıdaki resimlerde de görüldüğü kadarıyla, üzerinde yuvarlak uzantıları ve sırt kısmında izole tabakalar bulunan tırtıla benzer bir canlıdır. Yeni tanımlanan özellikler, Hallucigenia'nın sırtındaki dikene benzer yapıların, koruma amaçlı olduğunu doğrulamaktadır. Alt kısımda ise, kıskaç şeklini alan yedi çift ayak bulunmaktadır. (Derek E. G. Briggs, Douglas H. Erwin, Frederick J. Collier, The Fossils of the Burgess Shale, 1994, Smithsonian Books, s. 138)
Odaraia
Odaraia, fonksiyonel özellikleri nedeniyle Burgess Shale canlılarının en dikkate değer olanlarındandır. Canlının oldukça büyük iki gözü vardır. İki havalandırma kapakçığı karın kısmının yanındadır. Kuyruk kısmında, üçlü pervaneye benzer uzantılar bulunmaktadır. Hava kapakçıkları, ön kısımda gözlerin bulunduğu yeri açmak için aniden dururlar. Bu canlının aktif bir yüzücü olduğu ve büyük gözlerini, beslenmek amacıyla canlı küçük organizmalar aramak için kullandığı anlaşılmaktadır. Odaraia, muhtemelen yukarıdan aşağıya doğru yüzebilecek yeteneğe sahiptir. Böylelikle sürtünme, sahip olduğu büyük hava kapakçıkları nedeniyle minimum seviyededir. Sahip olduğu uzantılar sayesinde canlı yüzebilmektedir. Odaraia'nın baş kısmındaki çıkıntılar küçüktür. Bu da küçük antenlerin ve güçlü alt çenenin bir kanıtıdır. (Derek E. G. Briggs, Douglas H. Erwin, Frederick J. Collier, The Fossils of the Burgess Shale, 1994, Smithsonian Books, s. 150)
Anomalokarid
Anomalokarid, en büyük Burgess Shale canlılarındandır. Yaklaşık 45-60 cm'ye varan boyu, kimi zaman 1 hatta 2 metreye kadar ulaşmaktadır. Ananasa benzer ağız yapısıyla bu canlı, avını yakalamaya yardımcı olan uzantılara sahiptir. En büyük uzantılar, başın ön kısmından dışarı doğru çıkanlardır ve bunlar muhtemelen avları yakalamak için kullanılmaktadır. Anomalokarid, güçlü çenesinde özel sıralı dişlere sahiptir. Bulunan en büyük uzantılara sahip Anomalokarid'in bu uzantıları yaklaşık 20 cm boyundadır. Çene, avı yakalayabilecek şekilde açılabilmekte ve avın ağza alınabilmesini sağlayacak çeşitli donanımlarla çalışmaktadır. Anomalokarid'in yan kısmı yuvarlak bölümlerden oluşmuştur, bunlar muhtemelen yüzmeyi sağlamaktadırlar. (Derek E. G. Briggs, Douglas H. Erwin, Frederick J. Collier, The Fossils of the Burgess Shale, 1994, Smithsonian Books, s. 201-202)
Günümüzün köpek balıkları gibi Anomalokaridler de kendi ortamlarına mükemmel uyumlu avcılardandı. Bilim adamları, yok olup giden Anomalokaridler'i herhangi bir filum ile bağdaştırabilmek için çok uğraştılar. Ancak tüm tartışmaların sonrasında, Anomalokaridler de kendi filumlarına dahil edildiler. (http://www.palaeos.com/Paleozoic/Cambrian/Cambrian.htm)
Pikaia
Pikaia, Walcott tarafından ilk olarak bir deniz solucanı olarak tanımlanmıştır. Ancak sahip olduğu çeşitli özellikler nedeniyle, omurgalıların da dahil olduğu Chordata filumuna dahil edilmiştir. Bu filumun Kambriyen'de bilinen ilk temsilcisidir. Canlının ön kısmında bir çift kısa dokungaç bulunmaktadır. Gövde kısmı "S" biçiminde kıvrılabilmeyi sağlayan kalın kas bloklardan oluşmuştur. Kuyruk, yüzgeç şeklinde açılmıştır. Pikaia, yerin hemen üzerinde yüzmektedir. Kaslarını kullanarak kendisini dalgalandırmakta ve bu şekilde hareket etmektedir. Yüzgeçleri hareket ettiren özel bir sisteme de sahip olduğu sanılmaktadır. (Derek E. G. Briggs, Douglas H. Erwin, Frederick J. Collier, The Fossils of the Burgess Shale, 1994, Smithsonian Books, s. 199)
Opabinia
Opabinia, fosilleri erken Kambriyen yataklarında ele geçirilen, diğerlerinden farklı özelliklere sahip bir canlıdır. Bedeni bölmelerden oluşuyordu ve yumuşak bir kabuğa sahipti. Kafasında tam beş tane göz bulunuyordu. Daha da ilginci burnunda, hortum gibi bir organa ve bunun ucunda bir yengecinkine benzer kıskaçlara sahipti. Bunu muhtemelen avlarını yakalamak için kullanıyordu.(http://www.sizinti.com.tr/ konu.sizinti?SIN=554355b924&k=293&1331833302 ) Bedeninin bölümlerinin her biri bir çift solungaca sahipti. En arka üç parça, kuyruğu oluşturuyordu. Bilim adamları, Opabinia sayesinde, yumuşak bedenli Burgess Shale faunasının zannedilenden çok daha kompleks ve çeşitli olduğunu anlamışlardır.
Insolicorypha
Sadece tek bir örneği bulunan bu Burgess Shale fosili, oldukça ince olmasına rağmen zaman içinde hayret uyandırıcı derecede iyi saklanmıştır. Baş kısım, ilginç bir şekilde iki ayrı parçaya ayrılır. Bu uzantıların ikisinin de hissetmeye yarayan kısımlar olduğu anlaşılmıştır. Gövde kısmı 19 parçadan oluşur. Gövde kısmında üç tane dokungaça benzer çıkıntı bulunmaktadır. Insolicorypha'nın gövde kısmından çıkan uzantıların her biri 30-40 tüycükle donatılmıştır. Insolicorypha'nın etrafında fana benzer tüylü uzantıların bulunması da bu canlının aktif yüzücü olduğunu göstermektedir. Canlının aktif yüzücü olması, aynı zamanda, onun nadir bulunuşunun da açıklamasıdır. Çünkü aktif yüzücüler, genellikle deniz diplerinde yaşamadıklarından, hızla hareket edip yer değiştiren katmanlar ve kum tabakalarının arasında kalıntı bırakmayabilirler. Bu canlı, günümüz canlılarıyla ilişkilendirilemediğinden, kendine ait bir aile olan Insolicoryphidae'ye dahil edilmiştir. (Derek E. G. Briggs, Douglas H. Erwin, Frederick J. Collier, The Fossils of the Burgess Shale, 1994, Smithsonian Books, s. 131)
Branchiocaris
Branchiocaris, iki parçadan oluşan sert bir kabuğa sahiptir. Vücudun ön kısmı, sanki menteşelerle gövdeye bağlanmıştır. Gövde kısmı 40 bölümden oluşmuştur. Bu bölümler, halka şeklindeki yapılardır. Branchiocaris'in üzerindeki çeşitli uzantılar, büyük kanat şeklinde parçalardan meydana gelir. Gövde üzerindeki bazı uzantıların da bacaklar olduğu anlaşılmıştır. Aynı zamanda mide ve bağırsak sistemi de açıkça görülebilmektedir.
Branchiocaris'in baş kısmında dokungaçlar bulunmaktadır. Oldukça sağlam olan bu kısa uzantılar, dışa doğru kıvrılmış durumdadırlar. Bundan daha uzun olan bir çift başka uzantı ise antenleri oluşturmaktadır ve antenler bir kıskaç şeklinde son bulmaktadır. Uzun yassı uzantılardan meydana gelen kabuk kısmı belirgindir. Muhtemelen deniz dibine yakın yüzen bir canlıdır. Bazen atıklarla, bazen de sabit duran küçük canlılarla beslenmektedir. Tepedeki kıskaçlarını, yiyecekleri doğrudan ağzına götürebilmek için kullanmaktadır. Bu özelliklerinden dolayı arthropodlara dahil edilmiştir. (Derek E. G. Briggs, Douglas H. Erwin, Frederick J. Collier, The Fossils of the Burgess Shale, 1994, Smithsonian Books, s. 140-141)
Buraya kadar verilen örneklerde de görüldüğü gibi Kambriyen döneminde yaşayan canlılar, şu an yaşayan pek çok canlı kadar kompleks özelliklere sahip ve kendi ekosistemleri içinde mükemmel şekilde yaşayan kusursuz canlılardı. Bu dönemde yaşamış olan trilobitin türüne dahil edilen ve ilerleyen satırlarda detaylarına değineceğimiz Phacops, yine üstün yapıya sahip gözleri ile günümüz canlılarından farksızdı.
Kambriyen canlıları ile ilgili bu detaylar bizlere bir kez daha, Darwinizm'in tümüyle ortadan kalkmış olduğunu göstermektedir. Omurgasız deniz canlılarının her türlü örneği ile karşılaşılan böyle bir dönemde ortaya çıkan çeşitli kompleks yapılar, evrimcilerin açıklayamadıkları başlıca konulardandır. Aniden omurgalıların ortaya çıkması ise, evrimcilerin içinde bulundukları zor durumu, daha da karmaşık hale getirmiştir.